4 Mayıs 2015 Pazartesi

YENİ NESİL BİR ÇALIŞMA ALANI


Herşey LinkedIn mesaj kutuma düşen bir mesaj ile başladı. Tabi işin görünmeyen kısmında muazzam bir çalışma ve emeğin olduğunu videoda göreceksiniz. Mesaj Turkticaret.net ik müdürü Seyhan hanımdan. Mesaj aynen şöyle başlıyor:
''Alışılmış işyerlerinden uzak ofisimizde siz insan kaynakları alanında yazarlık yapan Blogger'ları misafir etmek istiyoruz...'' 

18 nisan sabahı deniz otobüsünde başlayan yolculuğumuz bizi bekleyen alışılmış ofislerin dışında ki ofislerde gün boyu devam etti.

Bu benzersiz çalışma alanlarını anlatmak gerçekten sayfalar sürer. Onun için sayfalarca anlatmak yerine kendi çekimlerim ile hazırladığım bir video ile göstermeyi tercih. ettim.
Turkticaret.net ofisleri nasıl?
İnsan kaynakları bloggerları bu ofislerde neler yaşadı?
Hepsi bu videoda.


Çalışanlarına böyle güzel ve keyifli çalışma ortamı sağladığı için: 
Turkticaret.net Kurucusu Sn.Murat YANIKLAR,
Eğitim Koordinatörü Sn. Birgül YANIKLAR,
İnsan Kaynakları Yöneticisi Sn. Seyhan KOÇAK'a
çok teşekkür ediyorum.


yuksel@yukselebilirlik.com

8 Nisan 2014 Salı

ULUDAĞ EKONOMİ ZİRVESİ

ÜLKEMİZİN DAVOS’U
Başlangıçta bölgesel konu ve katılımcılar ile yola çıkan UEZ bu sene küresel konu, konuşmacı ve katılımcıları ile 3. Kez Uludağ’da gerçekleşti. Gündemden sıyrılıp geleceğin konuşulduğu 2 günde Uludağ’ın bol oksijenli havasından da bolca istifade ettik.


Başbakan yard. Sn Ali Babacan, Maliye Bakanı Sn. Mehmet Şimşek’inde katıldığı zirvede bir çok işadamı ve patron ile görüşme şansı buldum.

Zirveden ve görüşmelerden edindiğim bilgileri kısa başlıklar ile yazmaya çalışacağım.

İlk olarak ülkemiz adına sevindirici bir haber;
Türkiye G20 dönem başkanlığını 1 aralık 2014 ten itibaren devralıyor olması.

Gelişmekte olan ülkeler küresel ekonominin lokomotifi olacaklar. Türkiye’nin  sosyal güvenlik reformunu gerçekleştirebilen ender ülkelerden biri olması gurur verici bir gelişme. Hatta gelir dağılımını en hızlı düzelten ülke ünvanına sahip olmuşuz.

Cari açıkta konusunda da güzel haberler var.
Kısa vadede mali disiplinin sağlanması ve bütçe açığının düşük düzeyde kalması ve kamu borcunun %35 düzeyinde olması (net%15 ve TL ).

Çevre konusunda da, Jeotermal, biokütle, rüzgar ve güneş enerji yatırımlarına öncelikler verilmesi gündemin önemli maddeleri olması. En önemli güzellik te enerji verimliliğine yönelik yatırımların bölge gözetmeksizin 5. Bölge teşvik kapsamına alınıyor olmasıdır.
Oturumları  konularına göre ayıracak olursak:

AVRUPANIN GELECEĞİ
Birleşik Krallık büyükelçisi Türkiye’nin Davos’u olarak değerlendirdiği zirvede Türkçe konuşmasıyla herkesin beğenisini topladı. Birleşik Krallıkta yatırımların avantajlarından bahsederek kurumlar vergisi oranının %20’ye çekileceğini müjdesini verdi.

Dünyanın merkezi  olarak Türkiye’nin kabul görülme nedeni olarak;, 3-4 saatlik uçuş ile Londra, Dubai, Moskova, Brüksel gibi ticari ve siyasi birçok önemli başkente ulaşım gösterildi.
AB merkez bankasının bankaların adeta röntgenini çekerek yaklaşın 130 Avrupa bankalarını denetlediği finans konusundaki önemli bir gelişme oldu.

Avrupa’da çıkmayan bir krizin en çok Avrupa ülkelerini etkilediği, Avrupa siyasetinin ekonominin önünde yer aldığı, Türkiye’nin üyelik sürecinin hızlanacağı beklentisi, Türkiye ile AB’nin ihtiyaçlarının birbirlerine örtüştüğü, Euro’nun yoluna devam edeceği ve Türkiye’nin genç nüfusu, güvenlik ve enerji koridoru olması AB için avantaj olması öne çıkan sonuçlar oldu.

DİJİTAL ŞİRKET-YARININ ŞİRKETLERİ
Kobilerin ihracattaki paylarının%60 olmasına rağmen, teknoloji ve altyapı yatırımlarının %15’te kalması önem verilmesi gereken bir sonuçtu.
Çalışan mutluluğu konusunda;
Kültür ve değerlerin, İlerleme ve gelişme duygusunun, saygı görmenin, sorumluluk almaya yöneltmenin ve Kutlama yönetiminin önemli olduğu vurgulandı.
Teknolojik  sunumların,  gençlerin ilgi ve istekleri ile uyumlu olması şirketleri öne çıkaracak bir gerekçe olarak kabul edildi.

GLOBALLEŞEN TÜRK ŞİRKETLERİ
Türk şirketlerinin global marka olması uzun zamanlı bir süreç olsa da yurtdışında var olan bir markayı satın almak bu süreyi kısaltıyor.
Her şeyi yaparım demek milli zaafımız olarak yerini koruyor.
2002 yılına kadar ülkenin imaj ve itibarının zayıf olması Türk mallarının elde kalmasına yol açıyor olması da altı çizilen bir gerçekti.
Birçok işi Avrupa’dan öğrenmemize rağmen, onlara da Doğu ve Asya pazarını öğrettiğimizin de altı çizildi.

Bankacılığın küresel hareketlerin hep merkezinde olduğu, kendin yap ilkesinin ülkemizde geçerli olmadığı, küresel markaların yerel krizlerden etkilenmediği ve gerekli fon akışının sağlayabildiği gerçeği de görüşlerde kabul gördü.

TÜRKİYE’DE YATIRIM KONUSU
Türkiye’ye yatırımın temelinde yatırım teşvikleri, genç nüfus, siyasi istikrarın olduğu vurgusu önemliydi.

2020’den itibaren faaliyete geçecek nükleer enerji santrallerimizin yaklaşık 7 milyar$ enerji  faturamızdan düşüreceği projenin değerini ortaya koydu.
Türkiye’nin şuan Dünya yatırım ajansları birliği başkanlığını yürüttüğü bilgisi de gurur verici bir haberdi.

Türkiye’de ki  tüketim piyasasının büyüklüğünün yabancı şirketlerin iştahlarını kabarttığı, krizde ayakta kalan sektörlerin sanayi ve katma değeri yüksek  üretim yapan sektörlerin olduğu da önemli bilgiler oldu.

Yatırım için sektör seçiminde alt dalları ile yayılabilen sektörlerin seçilmesi gerektiği vurgulandı.  Otomotiv ve ICT gibi sektörler örnek olarak verildi.

Artık ülkemiz adına yapılan spekülatif risklerin ilgi görmediği vurgulandı.

Sürdürülebilir yatırımlar için enerji üretimi ve dağıtımının hayati önem taşıdığı, Türk şirketlerinin global marka olabilmeleri için içeride de güçlü olmaları, şirketlerin teknoloji operasyonlarının finans bölümünden bağımsız direk Ceo ya bağlı olması gerekliliği öne çıkan diğer konular oldu.

BÜYÜME STRATEJİLERİ
Politik istikrarın şart olduğu ilk öne çıkan konu oldu.

Yüksek cari açığın tehdit olduğu kadar bazı fırsatları da barındırdığı, bu fırsatların başında cari açığı kapatmaya yönelik katma değeri yüksek mallar üretmenin geldiği, bunların birincisi enerji ikincisi de kimya sektörünün olduğu önemli konular oldu.

GİRİŞİM 2023
Silikon vadisinde başarısızlıkların da değer gördüğü, yatırımcıların başarısızlık yaşamış girişimcileri tercih ettiği dikkate alınacak bir konuydu.

Bankaların sadece kredi veren değil, yeni teknolojileri ve gelişmeleri girişimciye anlatan bir kurum olması gerektiği dile getirilen diğer bir konuydu.

TÜRKİYE SENARYOLARI 
Yerli üretilen malların kullanılması markalarımızın globalleşmesine olumlu etkileyeceği belirtildi.
Dış politikanın her zaman ekonomiye olumlu katkısı olmuş, THY’nin Somali örneği çok anlamlıydı.

Dünyanın en büyük su kaynaklarının Afrika’da Sahra çölü altında olduğunu duyunca şaşırmamak elde değildi.
Türkiye’nin büyümesinin devam etmesi, bankacılık sektörünün sağlamlığı yatırımların gelmesinde etkili olmaya devam edecek olması önmeliydi.

Ve bir gerçek:
Türkiye’nin her yıl 1 milyon eğitimli işgücüne iş ortamı yaratabilmesi için %4,5 üzerinde büyümesi gerekiyor.

CHOBANI YOGHURT
Bir Türk girişimcini olan Hamdi Ulukaya’nın Kraft’tan satın aldığı yoğurt fabrikasını bir dev haline getirmesi büyük bir başarı hikayesiydi.
Hamdi Ulukaya;
Şirketlerin yazılı kurallar ile değil liderler ve davranışlar ile yönetildiğini, insanın yeteneklerini iş yapmaya başladığında keşfettiğini ve marka yaratmanın insan büyütmek gibi olduğunun altını çizdi.

MEHMET ŞİMŞEK
Maliye bakanımız son derece samimimi bir sunum gerçekleştirdi.
Siyasi istikrarın devam ettiğini,
Türkiye’nin performansının AB üzerinde olduğu,
Gelişmekte olan ülkeler için gelecek 10 yılın geçmiş 10 yıl kadar iyi geçmeyeceği,
AB’nin resesyondan çıkışının Türkiye’yi yukarı doğru çıkaracağını,
Geleceği belirleyen etkenlerin kurum kalitesi, demografik yapı ve verimliliğin olacağı,
Tahminlerin aksine Türkiye’de küresel yatırımcı sayısının 37000’e ulaştığını,
Yakın gelecekte gıda güvenliğinin önem kazanacağı ve ülkemizin bu konuda avantajlı olacağı samimi bir yaklaşımla anlattı.

Edinimleri ve sonuçları ile dolu dolu bir zirveye katılmış olmak gerçekten her yönüyle çok şeyler kazandırdı diyebilirim.
2015 zirvesi için mutlaka planlarınızı yapmanızı önemle tavsiye ediyorum.
Mutlaka orada olun.


Bahsetmeden geçemem çok enerjik ve dinamik bir sunucumuz vardı. Sevgili Ece VAHAPOĞLU.

YEŞİL İK

Yeşil ik, yeşil yaka, yeşil meslekler her ne kadar duyulsa da henüz ülkemizde uygulanmayan terimler. Buna istinaden insan kaynaklarına yönelik çalışmalarımı sürdürülebilirlik ve verimlilik konusuna yoğunlaştırdım.

Bu konuda Yenibiris.com ve Hürriyet İk’da Çedbik Başkanı Duygu Hn. ile röportajımı okumuş olmalısınız.
Önce zengin bir tanım oluşturmak ile başlamalıydım. Ekonomik, ekolojik ve sosyal faydaları da içermeliydi ve dedim ki:

‘’İnsan kaynakları süreçlerinde, çalışanların çevresel etkileri en aza indirmelerine  odaklı, sosyal ve ekonomik imkanlardan maksimum düzeyde yararlanmalarının yanında çevreye duyarlı ofis ve iş modellerinin kullanıldığı, sürdürülebilir bir yeşil yaka standardı oluşturmayı amaçlayan insan kaynakları sistemidir.’’

Peki tanıma göre hangi sektörlerde uygulanabilir dersek;
Başlangıçta enerji, tarım, inşaat, üretim gibi çevre ile ilgili sektörler olarak görünse de YEŞİL İŞ ve YEŞİL YAKA her sektörü kapsamalıdır. Her sektörün çevreye etkisi olduğunu biliyoruz. Tüm sektörler ve çalışanları ayrım yapmaksızın, çevresel etkileri en aza indirmek hatta sıfırlamak için bu standartları şirket politikalarına entegre etmeleri gerekiyor.

Yeşil ik ne fayda sağlar?
En büyük faydası çevreye ve yaşam standardımıza yönelik olacaktır. Karbon salımının azaltılması, atıkların geri kazanılması, enerji ve zaman tasarrufu, yeşil bina ve teknolojiler ile daha yaşanabilir bir şehirler oluşabilecektir.
Yeşil meslekler ile de daha sürdürülebilir kariyer olanakları ortaya çıkabilecektir. Yeşil ürünler ve geri kazanımlar ile ekonomik kazancın yanında sağlıklı ürünler ile sağlıklı bir nesil yetişebilecektir.

Peki yeşil meslekler var mı? Varsa hangileri?
Dünyada birçok yeşil meslek faal haldeyken henüz ülkemizde yaygın olmasa da;
Yenilenebilir enerji mühendisi/uzmanı,
Yeşil ik yöneticisi/ uzmanı
Yeşil kariyer danışmanı
Eko turizm uzmanı
Eko tarım mühendisi/uzmanı
Yenilenebilir enerji hukuku uzmanı
Yeşil marka uzmanı
Çevre hukuku uzmanı
Yeşil teknoloji uzmanı...
Gibi meslekleri sıralayabiliriz. Bu terimler zamanla daha da çoğalacaktır ülkemizde.

Yeşil yakalıların neler yapmasından bahsedecek olursak;
Aslında çalışanlardan önce yönetime büyük iş düşüyor. Binalar ve ürünler için var olan LEED, BREEAM gibi belirli standartlar içeren sertifikasyon sisteminin örneğin YEŞİL İK gibi çalışanlara yönelik de oluşturulmalı.
Çalışanlara bilinçlendirici, teşvik edici eğitim ve kariyer sistemleri uygulanmalı. Devamında da çalışanlar, sadece iş yaşamında değil, sosyal ve özel yaşamlarında da bu standartları uygulamalı ve yaşam standartları haline getirmelidirler. Yeşil işleri, şirketleri ve ürünleri tercih etmeli, enerji verimliliği sağlayan pratik yöntemleri kullanmalıdırlar.

Yeşil yakalılar için neler yapılmalı?
Çalışanlarına yeşil ofisler ve akıllı binalarda çalışma imkanı sağlanması
Görev tanımlarına çevreye duyarlı sorumlulukların eklenmesi
Dijital ofisler oluşturulması.
Dosya paylaşımlarının ve takibinin dijital ortamdan yapılması.
Oryantasyon ve eğitimlerin dijital platformlardan yapılması
Sağlıklı  ve ergonomik çalışma ortamlarının oluşturulması
Sosyal sorumluluk projeleri oluşturmak ve çalışanların katılımlarını sağlanması
Yasaklayıcı kurallar yerine bilgilendirici ve bilinçlendirici iş tanımları uygulayalım.
Çevreye duyarlı ürünlerin kullanmalarına teşvik edilmeleri...
işletmelerin yeşil yakalılara sunabilecekleri bazı imkanlardır.

Yeşil ik sertifikasyonu gerçekten olmalı mı?
Kesinlikle. Binalar ve ürünler için var olan sertifikasyon sistemlerinin YEŞİL  İK gibi bir sistemle çalışanlar içinde oluşturulup uygulanması sağlanmalıdır.
Çalışanların yeşil mesleklere ve işlere yönelmeleri için bilinçlendirici ve teşvik edici sistemler uygulanmalı.
Sürdürülebilir insan kaynakları sistemleri hayata geçirilmelidir.
Tabi ki bu sistem sadece çalışanları ve işverenleri değil sivil toplum kuruluşları ve bakanlıklar nezdinde devleti de kapsamalıdır.

Kapsam olarak çok geniş ve gelişime açık olan bir konu Yeşil ik hakkında yazılacaklar ve yapılacaklar o kadar çok ki, mümkün olduğunca özet olarak bilgilendirmeye çalıştım. 




28 Ocak 2014 Salı

YAPAY İK

İnsan Kaynakları için teknoloji sadece sosyal medya ve ofis teknolojilerinden mi ibaret?  

Uygulamalar ne kadar teknolojik?  

Sanırım İK, dijitalleşen dünyada teknolojiden tam anlamıyla istifade edemiyor. 


3G, bulut,tablet, sanal masaüstü gibi iş hayatını kolaylaştıran teknolojiler varken İK hala yazıcıdan cv çıkartarak dosyalar dolusu cv arşivleri arasında zaman geçiriyor.

Oysa ki gelecekte o kadar uçuk teknolojiden bahsediliyor ki, İnsan Kaynakları hala günümüzün teknolojisini tam olarak kullanamamışken geleceğin uçuk teknolojisine nasıl yetişecek doğrusu merak ediyorum.

Her ne kadar tam olarak istifade edemese de bu uçuk teknoloji insan kaynaklarının iş yapısını ve organizasyonunu değiştirecek gibi görünüyor.

Yapay zeka belki de istihdamın en büyük rakibi olacak. Çalışanların yerini makinaların, yeteneklerin yerine de yapay zekanın alacak olması şuan kimsenin gündeminde değil gibi.

Gelecek teknoloji sadece istihdamı mı değiştirecek? 
Kesinlikle hayır. İş modelleri de değişecek. Giyilebilir teknolojiler günlük yaşamımızın vazgeçilmez aksesuarı olacak.

Bugün var olan Google glass daha da gelişerek dijital lens olarak gözlerimizdeki yerini alacak. Bir bakışta çalışanların yüzünü tanıyıp özgeçmişleri ve yetenekleri anında gözlerimizin önüne gelebilecek. 

Dahası konuşulan yabancı dil çalışanın gözleri önünden çeviri olarak geçebilecek.

Bitmedi, çalışanın sahada gördüklerini yöneticileri de görebilecek. Dolayısıyla çalışanın ihtiyacı ya da karşılaşılan problemine anında müdahale edilebilecek. Ya da çalışanın maruz kaldığı baskı veya motivasyon kırıklığına yerinde müdahale edilebilecek.

Çalışanlar sanal doktorları veya danışmanlarına anında bilgi danışabilecek.
İşbaşı yapan çalışan oryantasyon ve mesleki bilgileri anında göz önünden takip edilebilecek.

Bu teknolojiler olacakların çok küçük bir parçası.
Sanırım bu kadarı bile çalışanların teknolojiye bakış açılarını farklılaştırabilir. Her ne kadar bu teknolojiler ve dijitalleşme uçuk görünse de yakın gelecekte iş modelleri içerisinde yerini alacak.

Özellikle İK çalışanları, var olan teknolojiyle soysal medyaya ayırdıkları zamanlarını bu teknolojilere de ayırmalıdırlar.


1 Aralık 2013 Pazar

FARKLILIKLARI KONUMLANDIRMAK















Farklılık veya çeşitlilik, ilk bakışta karmaşık gibi görünse de yerinde ve değerinde yönetildiğinde sürdürülebilir bir başarıyı sağlıyor.

Teknoloji ve datanın her alanda önem kazandığı günümüzde, teknolojiyi yönetenlerin konumlandırılmasında kilit rol üslenen insan kaynaklarının da dijital dünyanın içinde olması kaçınılmaz bir gerçek.

Konuşmacıları, ele alınan konuları yönünden oldukça zengin olan ve bu sene ikincisi düzenlenen Dijital İk konferansının sunumunu, her zaman sunumlarını ilgi ve keyifle takip ettiğim sevgili Fatoş KARAHASAN’ın üstlenmiş olması da farklı bir zenginlikti.

Kadınların iş hayatındaki  konumu  ve teknoloji ile iç içe olan Y kuşağının konumlandırılması öne çıkan konular arasındaydı.

İş dünyasının bu kuşağa mı adapte olacağı yoksa bu kuşağın mı iş dünyasına adapte olacağı hala tartışılır halde.

Kadınlarımızın iş dünyasında konumlandırılması ve üst kademelerdeki sayılarının, gerek sosyal sorumluluk projeleriyle gerekse iş dünyasının önde gelen isimlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının çabalarıyla artırılması oldukça sevindirici bir gelişme.

Bu konu üzerinde yapılamış bir araştırma detayı da oldukça düşündürücü.
Koç Üniversitesinin kadın çalışanlar arasında yaptığı araştırmada,
kadınların birbirleri ile çalışmayı tercih ettikleri fakat yükselmelerini rakip olarak görüp kıskandıkları ortaya çıkmış.

Hepimizi ilgilendiren bir diğer önemli konu, sosyal medyanın yoğun kullanılması aile ve sosyal ilişkilerin izolasyona uğraması ve değerlerimizin gelecek nesillere aktarılmasının tehlikeye girmiş olmasıdır.

Teknoloji o kadar yaşantımıza girdi ki, eskiden sesi çok çıkan güçlüydü şimdi datası çok olan güçlü hale geldi.

Belki de en çok düşünmemizi gerektiren konu, günlük televizyon izleme süresinin yıllık kitap okuma süresine eşit hale geldiği gerçeğidir.

İyi şeyler de olmuyormu?
Tabi ki oluyor.
Vodafone ve Sahibinden.com işbirliği ile, Anadolu kadınlarının evlerinde bin bir özen ve emekle yaptıkları ürünlerinin, internet üzerinden satışı ile kadınlarımızın da ekonomiye ve iş dünyasına katma değer sağlamaları.

Düşler Akademisi ile engel(siz) ellerin düşler mutfağında yarattığı harikalar.
Ve bunlar gibi nice projeler ile farklılıkların kazanılmaları ve konumlandırılmalarına devam ediliyor.

Dijitalleşme farklılığı ne kadar artırırsa o kadar da birbirine bağlamaya devam ediyor.

Bizlerin üzerine düşen sorumluluk, farklılıkların değerleriyle ve sürdürülebilir olarak konumlandırılmasında etkin görev almak olmalı.


Teşekkürler;
Fatoş KARAHASAN, Müge ATEŞ nezdinde Konuşmacılara,
Nilüfer KOÇYİĞİT, Ali C. ÜNSAL, Seda KÜÇÜK, Hayati ARPACI, Duhan GEVREN 
Blogger arkadaşlara.


24 Nisan 2013 Çarşamba

ÖZGELECEK


                                                      Üniversite bitti bitecek..
Hiçbir deneyimim yok..
Zaten stajım da fotokopi çekerek geçti..
Kart hamili yakınım da yok..
İş kuracak zengin bir babam da yok..
Özgeçmişime  ne yazacağım?

Diyorsanız..

Yukarıdaki durumların birine ya da bir kaçına sahipseniz hepsini bir kenara bırakın.

Özgeçmiş yerine kendinize bir ÖZGELECEK hazırlayın.

Peki nedir bu Özgelecek ?

Özgeleceğin hazırlanması için öncelikle 3 niteliğin mutlaka oluşması lazım.










Donanımlarınız ile güçlendirdiğiniz özgüveniniz.

Yapmak istediğiniz belirgin ve ulaşılabilir hayallerinizi kapsayan idealleriniz.

Sahip olduklarınızdan ziyade ihtiyacınız olan şeylerin belirlediği vizyonunuz.


Peki özgelecekte ne olmalı?

Bundan sonraki hayatınızda yapmak istedikleriniz:
Net ve sade olmalı,
Belirgin olmalı,
Ulaşılabilir olmalı,
Başkalarını değil sizi tatmin etmeli,
Mutlu olacağınız ve yapmaktan keyif alacağınız işler olmalı,
Magazinsel ve popülerlikten uzak olmalı,
Yenilikçi / inovatif olmalı,
Güven vermeli.

Peki  özgeleceğimizi nasıl yazmalıyız?

Bilgi ve yeteneklerinizi  geleceğe uyarlayarak kullanılabilir ve sürdürülebilir kılmalısınız.
Kendi becerilerinizin farkına varıp onları nasıl ve nerede, hangi alanda kendinize ve çevrenize en yaralı şekilde kullanabileceğinizi belirlemeniz gerekir.
Öğrendiğiniz bilgileri nasıl beceriye dönüştürebileceğinizi iyi tasarlamalısınız.
İlgi alanlarınızı mesleğinize göre değil mesleğinizi ilgi alanlarınıza göre belirlemelisiniz.
Mesleğininiz mutlu olacağınız, yapmaktan keyif alacağınız işleri kapsamalı.

İdeallerini ne kadar popülerlikten ve magazinsel mesleklerden uzak olursa özgeçmişinizi oluşturmak o kadar kolay olacaktır.

Size ve işinize neler katacak işveren açısından neler kazandıracak ,
Ne kadar sürdürülebilir olacak,
Geri dönüşümü nasıl ve ne kadar süre olacak bunları dikkate almalısınız.

Birikimi özetleyen bir özgeçmiş önemlidir fakat;
vizyonunuzun göstergesi olan bir özgelecek  yapabileceklerinizden kendinize en uygun olanını göstermelidir.

Özetle özgeleceğiniz;

Planlarınız ve dileklerinizi değil ideallerinizi kapsamalı.


Yüksel Erdoğan.

30 Mart 2013 Cumartesi

SOSYAL SORUMLU MUSUN?

SOSYAL SORUMLU MUSUN?
SOSYAL SORU(N)LU MUSUN?
SOSYAL (Z)ORUNLU MUSUN?

Geçen hafta Mersin Üniversitesi işletmecilik ve teknoloji zirvesine katıldım. Genç arkadaşlar ile paylaştığım konulardan biri de  Sosyal sorumluluktu.

Sosyal sorumluluk hakkında, çalışana ve firmaya kazandırdıkları, insan kaynakları açısında ki yeri, sosyal kariyer hakkında bilgiler paylaştım.
Sonunda da genç arkadaşların ne kadar sosyal sorumlu olduklarını sorgulamalarını sağladım.

Sosyal sorumluluk kısaca;
kamu, özel sektör ve sivil toplumun bir amaç etrafında toparlanarak, ortak yaşama yönlenmeleri
kendi çıkarlarının olduğu kadar toplumun genel çıkarlarını da geliştirecek ve koruyacak eylemlerin yapılmasıdır.*
Toplumun çözüm üretilmesinde, iyileştirilmesinde, geliştirmesinde ve sosyal adaletin sağlanmasında eğitim, sağlık ve çevre gibi konuları öncelikli olarak ele alır.

Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) 2001 AB tanımında;
Bir şirketin ya da markanın sosyal ve çevresel kaygıları kendi istekleriyle faaliyetlerinin ve paydaşlarıyla ilişkilerinin bir parçası haline getirmesi ve tüm paydaşlara karşı etik ve sorumlu davranması, bu yönde kararlar alması ve uygulamasıdır.
KSS ‘da  sosyal sorumluluk alanı “Toplum ve Çevre”dir ve gönüllülük esasına göre işler.

Kurumsal sosyal sorumlulukta amaç;
İşbirliği destekleyici, pozitif ve uyumlu çalışma ortamı oluşturup, çatışma ortamını önleyerek farklı inanç, düşünce ve görüşe sahip kişilerin uyumlu bir şekilde çalışmalarını sağlamaktır.

Sosyal sorumluluğun temelinde 4 ana unsur vardır.
Gönüllülük.
Bağımsızlık.
Kar amacı gütmemek
Vizyon ve ideal sahipliği.

Sosyal sorumluluk politikaları mutlaka insan kaynakları politikaları içinde ve uyumlu olmalı. Çalışanların dahil edilmediği bir sosyal sorumluluk projesinin başarı şansı yoktur.

Peki ne kazandırır dersek;

Bencillik, öfke, nefret, cinsiyet, ırkçılık, din, ekonomik olguları çalışanlar arasından uzaklaştırır.
Çalışan gelişiminin sürdürülebilirliğini sağlar,
Çalışanın bireysel performansın artmasını,
Sosyal ve kültürel engelleri kaldırır,
Sosyal engelleri ortadan kaldırarak genç yeteneklerin kuruma kazandırılmasını sağlar,
Ahlaki ve sosyal sorumluluk anlayışı ile çalışanları bütünleştirir.
Çalışanlar arası güveni, sadakat duygusunu, birlik bütünlük duygusunu geliştirir,
Birlikte yaşama ve çalışma olgusunu güçlendirir.
Bilgi paylaşımı ve yeni bilgi edinimi ve ortamı sağlar.

Sosyal kariyer açısından da kazanımlarını düşünürsek;
Çalışanın ve şirketin geleceğe yönelik hedefleri ile kişisel hedefleri arasında sinerji oluşturmasını sağlar,
Üst pozisyonlar için gerekli becerilerin öngörülmesini ve kazanılmasını sağlar,
Genç yeteneklerin kariyer hedeflerine daha etkin ulaşmalarını sağlar,
Dünyaya ve olaylara farklı kişilerden ve farklı bakış açılarından bakılmasını sağlar,
Sosyal statü sahibi kişiler ile tanışmanızı sağlar,
Geniş iş çevresi oluşturmanızı sağlar,
Kişisel egonuzu yok etmenizi sağlar,
İş ve yaşam etiği kazandırır,
İşe alımlarda öncelikli – tercih edilen olmanızı sağlar,
Fikir ve düşüncelerinizi farklı açılardan tekrar yorumlayabilmenizi sağlar,
Toplumsal statü ve itibar kazandırır.

Şimdi lütfen kendinize sorun..

Acaba ben:

SOSYAL SORUMLU MUYUM?
SOSYAL SORU(N)LU MUYUM?
SOSYAL (Z)ORUNLU MUYUM?

Eğer sen..

Çalışma ve SS projelerine gönülsüz katılıyorsan,
Davet edildiğimde kayıtsız kalıyorsan,
Bu kadar işimin arasında bu nerden çıktı diyorsan,
Aranan kahraman ben olmasam diyorsan,
SOSYAL (Z)ORUNLUSUN..

Dünya bana yeter, başkasına karışmam diyorsan,
Dünyada su  ve enerji çok bitmez diyorsan
Başkaları ile aynı ortamda bulunamam diyorsan
Bildiklerim bana yeter diyorsan
Başkalarının düşüncesi beni ilgilendirmez diyorsan,
Eğitim şart ama bana değil diyorsan,
Dünyayı ben mi kurtaracağın,
SOSYAL SORU(N)LUSUN..

Bir tane dünya var diyorsan
Benim de üzerime düşen bir şeyler olmalı diyorsan,
Paylaşmayı ve öğrenmeyi seviyorum diyorsan,
Farklılığı ve farkındalığın bilincindeysen,
Bir adim önde olmalıyım diyorsan,
Gerçekleştirmem gereken bir idealim var diyorsan,
Bil ki sen..
SOSYAL SORUMLUSUN.

Yüksel Erdoğan.